KOLESTEROL, YALANLAR VE KOLESTEROL İLAÇLARI
Tıp, yeni araştırmalar ve bu araştırmalardan elde edilen
bulgular ışığında sürekli değişen bir bilimdir. Peki, eğer bir doktor okulda,10
sene hatta 20 sene önce öğrendiklerini kanun beller ve yayınları takip etmezse
ne olur? Cevap basit: Hastalarını artık geçerliliğini yitirmiş bilgilerle
tedavi etmeye kalkışır. Maalesef bu son derece sık rastlanan bir durum.
Bir de bilgiyi bilinçli bir şekilde reddetme söz konusu.
Seneler boyunca “Kolesterol öldürür” diyerek neredeyse herkese, hatta küçük
çocuklara bile tehlikeli ilaçlar reçete eden doktorlar bunun aksini kanıtlayan
yayınları görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.
Neden? Çünkü
hastalarını yıllardır yanlış tedavi ettiklerini kabul etmek yerine, yanlışa
devam etmek daha kolaydır. Daha da önemlisi ilaç endüstrisi milyonlarca dolar
harcayıp geliştirdiği ilaçları satmak ister.
Tıp camiası ile ilaç
endüstrisi arasında çok sıkı bir ilişki olduğu bir sır değil. Birbirini kayırıp
kollamak, hoş tutmak üstüne kurulu bir ilişkidir bu ve süregiden düzeni bozmak
iki tarafın da işine gelmez.
Lütfen yanlış anlaşılmasın. Her yeni bulguyu değerlendirerek
hastalarını en iyi şekilde, daha da önemlisi onlara zarar vermeden tedavi
etmeyi ilke edinen doktorlar tabii ki var.
Ne yazık ki,
çoğunlukla meslektaşları tarafından dışlanmayı göze almak zorunda kalan bu
hekimlerin sayısı yeterince çok değil. Ama her zaman söylediğim gibi, öyle ya
da böyle doğruları uzun süre saklamak mümkün değildir. Kolesterol konusunda da
durum farklı değil.
KARALAMA KAMPANYASI
Enflamasyon olan bölgelere tamir için yollanan, adeta
vücudun yara bandı olan kolesterolün günah keçisi olarak gösterilmesi çok
eskilere dayanıyor. Her şey 1856 yılında kadavraların damarlarında kolesterole
rastlayan ve suçlunun bu madde olduğuna kanaat getiren Alman patolog Rudolph
Virchow ile başladı.
1903’te Rus bilim insanı Nikolaj Nikolajewitsch Anitschkow,
kolesterol zengini gıdalarla beslediği tavşanların damarlarında değişiklikler
gözlemlediğini açıklayarak Virchow’un teorisini destekledi. Her şeyden önce o
zamanlar kolesterolün sadece besinlerle alındığı düşünülüyordu.
Ama bugün artık
vücutta dolaşan kolesterolün % 70’inin karaciğer tarafından üretildiği
biliniyor. Ayrıca, üzerinde çalışma yapılan tavşanların normal şartlarda otobur
olduğu ve kolesterol içeren gıdalar tüketmediklerini de hatırlatmak istiyorum.
KOLESTEROL TEORİSİ HORTLADI KALP KRİZLERİ ARTTI
Kolesterolün damarları tıkadığı teorisi ilk olarak bir asır
önce ortaya atılsa da, hortlayıp bir fenomene dönüşmesi 1950’lerin sonlarına
rastlıyor. Peki, eğer et, yumurta, tereyağı gibi kolesterol zengini gıdalar
damarları tıkıyorsa nasıl oluyor da kalp hastalıkları 1960’lar ve 1970’lerle
birlikte bir anda son derece dik bir ivmeyle tırmanışa geçiyor? Bir yandan
kolesterolü karalama kampanyaları popüler oluyor, diğer yandan kalp krizinden
ölümler de beklenmedik bir şekilde artıyor.
Neden? Çünkü insanlar değerli besin kaynaklarından korkup
uzaklaşarak daha sıhhatli olduğu iddia edilen moleküler yapısı değiştirilmiş
yağlara, margarinlere yöneldi; bol bol ekmek, makarna gibi karbonhidratlar tüketmeye başladılar. Sonuç
ortada.
Hele bir de 1970’lerde kolesterolü düşürmek için
geliştirilen statin grubu ilaçların sahneye çıkması ile durum iyiden iyiye
vahim bir hal aldı.
Artık aykırı sesler susturulacak, suçun kolesterolde
olmadığına işaret eden tüm çalışmalar kösteklenecek, doğru söyleyenler dokuz
köyden kovulacaktır. Çünkü büyük yatırımlar yapılmış, onca paralar harcanarak
kolesterol ilaçları geliştirilmiştir. Bu noktadan sonra “Kolesterol zararlı
değil” diyenin vay haline!
Karalama kampanyasının başladığı 1960’lı yıllardan beri
suçlunun kolesterol olmadığını dile getirenler hep oldu, ama maalesef bu
‘aykırı’ sesler kamuoyuna ulaşamadı. Neyse ki, artık bu sesler öyle güçlü ki, statükocu
tıp camiası bile duymamış gibi yapıp kafasını öbür yana çeviremiyor.
2013 yılında British Medical Journal’da yayınlanan bir
çalışma(1) doymuş yağlarla kalp krizi arasında bir ilişki olduğunu kanıtlayan
herhangi bir araştırma olmadığına dikkat çekiyor.
Aynı çalışma kalp
krizi nedeniyle hastaneye kaldırılan hastaların üçte ikisinin kolesterol
değerlerinin normal olduğunun da altını çiziyor. Diyelim ki kalp krizi
geçirdiniz ve statin grubu bir ilaca başladınız. Beş yıl boyunca her gün bu
ilacı aldınız. İstatistiklere göre bu ilacın hayatınızı kurtarma olasılığı
nedir biliyor musunuz? 83’te 1. Yani senelerce ilaç kullansanız bile nafile.
AMA DOKTORUNUZ SİZE BUNU SÖYLÜYOR MU? HAYIR.
Peki, olası bir kalp krizini önlemek için kullandığınız
ilacın sizi korumadığı gibi, bir de ciddi yan etkileri olduğundan bahsediyor
mu? Cevap yine hayır.
STATİN ‘MUCİZESİ’
Karşınıza Lipitor, Ator, Tarden, Kolestor, Saphire Lipitor,
Zocor, Zovatin, Lipovas, Simvakol gibi isimlerle çıkan statin grubu ilaçlar,
kolesterol üretiminde rol oynayan enzimleri baskılayarak etki ederler.
Dikkatinizi çekerim burada söz konusu olan senede 20 milyar
dolar para getiren bir ilaç ailesi. Yılardır hiçbir yan etkisi olmayan mucize
ilaçlar olarak pazarlanan, hatta önlem olarak kolesterolü yüksek olmayanlara
bile reçete edilen kolesterol ilaçları nedir, ne değildir bir bakalım
dilerseniz:
John Reckless adında bir İngiliz doktorun içme suyuna
katılmalarını önerdiğine bakmayın, bu ilaçlar hiç ama hiç masum değiller (Evet,
şaka gibi ama bir doktor gerçekten de içme suyuna kolesterol ilacı eklemeyi
önermiş). Ancak kolesterol ilaçları kesinlikle masum değil!
KOLESTEROL İLAÇLARININ YAN ETKİLERİ
• Diyabet
riskini artırıyorlar
Statin grubu kolesterol ilaçlarının farklı mekanizmalarla
diyabet riskini artırdığını gösteren bulgular var. Öncelikle bu ilaçlar insülin
direncini ve kan şekerini yükselterek diyabet riskini artırıyorlar..
Statinlerin karaciğerin kolesterol yapma mekanizmasını baskılayarak etki
ettiklerini belirttim.
Bu da karaciğerin kana glikoz pompalamasına neden oluyor ve
kan şekeri yükseliyor. 2009 yılında yapılan ve iki yıldan daha uzun bir süredir
statin grubu ilaçlar kullanan yaklaşık 345.000 hastayla yapılan bir çalışmanın(1)
sonuçları bu bilgiyi destekler nitelikte.
• Katarakt
riskini artırıyorlar
2013 yılında yapılan bir araştırma(2) statin grubu
kolesterol ilaçlarının katarakt riskini önemli bir oranda artırdığını
gösteriyor. Özellikle yaşlıların görme fonksiyonlarını tehdit eden katarakt
problemi söz konusu olduğunda, risk kolesterol ilacının kullanım süresiyle
doğru orantılı bir şekilde artıyor.
• Hastalıklara
davetiye çıkarıyorlar
Kolesterol, hücrelerin enerji üretiminde, bağışıklık sistemi
fonksiyonlarında, yağ metabolizmasında da önemli bir rol oynar. Her ne kadar
genel kanı düşük kolesterolün kalp krizi riskini azalttığı yolunda olsa da (50
yıldır insanların beynini yıkarsanız bu olur!) bunu kanıtlayan bir çalışma
mevcut değil.
Ama düşük
kolesterolün özellikle enfeksiyonlara yakalanma riskini artırdığını, kalp
yetmezliği de dahi olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkardığına işaret
eden araştırmalar mevcut. Yani, onlarca senedir aslen sağlıklı olan milyonlarca
insanı hasta eden bir tedavi yöntemi mevcut: Kolesterol ilaçları ailesi!
• Kanser
riskini artırıyorlar
Uzun dönem kolesterol ilacı kullananlarda kansere yakalanma
riski de artıyor. Özellikle de on yıldan daha uzun bir süredir kolesterol ilacı
kullananlarda risk daha fazla.
Statinlerin bazı
kanser önleyici mekanizmaları etkileyerek, meme kanseri, kolon kanseri ve cilt
kanserlerine yakalanma riskini artırdığını gösteren çalışmalar(3) (4) var. Dünya nüfusunun çoğunun yıllardır
kolesterol ilacı kullandığı düşünülecek olursa bu araştırmalar için katılımcı
bulmak hiç de zor olmasa gerek.
• Unutkanlık,
hatta bunamaya neden oluyorlar
Öyle ki bu konu hakkında yazılmış bir kitap bile var:
Lipitor: Thief of Memory (Lipitor: Hafıza). Lipitor, kolesterol düşürücü ilaçların en çok
kullanılanlarından biri; kitabın yazarı
Dr. Duane Graveline ise bir statin mağduru. Senelerdir kolesterol ilacı
kullanan Graveline, geçici bir hafıza kaybına uğradıktan sonra emekli oluyor ve
kendisini statin grubu ilaçların yan etkilerini araştırmaya adıyor. Kendisi bu
anlamda ne ilk ne de son. FDA’in MedWatch sitesine bu ilaçlar yüzünden hafıza
kaybı ve bunama gibi sorunlar yaşayan binlerce vaka bildirilmiş.
Kolesterolün yaşamsal bir madde olduğunu belirtmiştim. Beyin
fonksiyonları için de gerekli olan kolesterolü düşürmeye kalkışırsanız olacağı
budur. Vücuttaki tüm kolesterolün % 25’inin beyinde bulunduğunu da bir dipnot
olarak düşmek istiyorum. Yani beyninizin neredeyse %40'ı kolesterolden
oluşuyor.
OYUNBOZAN GERÇEKLER
Ortada kara mizah unsurları ağır basan bir senaryo var.
Aslında ilaç endüstrisi için son derece bildik, alışıldık bir hikâye: Sağlıklı
yaşamın önemli yapıtaşlarından birini hedef tahtasına koyun. Sonra tüm
gücünüzle saldırıya geçin.
Önce bu değerli
maddenin var olduğu besinleri yasaklayın. Ardından vücuttaki üretimini baskı
altına alan bir ilaç geliştirin. Sonuç mu? İlaç tröstleri ilacın üstünden büyük
paralar kazansın, doktorlar ilacı ayakta alkışlasın ve önlerine gelene reçete
etsinler. Hapı yutan ise maalesef yine siz olun…
Senelerdir kimse yumurta yemedi, kırmızı etten korktu. Peki,
ne oldu? Kalp hastalıkları azaldı mı?
Hayır. Aksine arttı.
Peki, milyonlarca, hatta milyarlarca kişinin kullandığı bu
ilaç (ya da ilaç grubu) işe yarıyor mu? Kalp ve damar hastalıklarında herhangi
bir azalma söz konusu mu? Yok.
Ama maalesef karşısına gelen her hastaya hâlâ kolesterol
ilacı yazan doktorlar var! Hem de yukarıda bahsettiğim tüm bulgulara rağmen!
SUÇLU ŞEKER
Peki, kalp krizinin ardındaki esas suçlular kim? Sigara,
hareketsiz bir yaşam, insülin direnci ve diyabet. Sigara ve hareketsiz bir
yaşamın damarlar üstündeki etkisi aşikâr.
Ama eğer bir besin
grubundan korkacaksanız etten, yumurtadan değil, kan şekerinizi fırlatan,
insülin direncine neden olan ve sizi Tip 2 Diyabet yolcusu yapan ekmek, börek,
çörek, baklava, pide, pizza, makarnadan korkun. Kalp ve damar hastalıklarının
en önemli nedenlerinden biri işte bu yiyeceklerdir.
50 yıldır kolesterolün zararları üstüne felaket tellallığı
yapılmasına rağmen, kolesterol ile kalp krizi arasında bir ilişki olduğunu
gösteren doğru dürüst tek bir çalışma olmadığını yazının başında belirttim.
Ama bilimsel yayınlar
insülin direnci ve diyabetle kalp-damar hastalıkları arasında önemli bir
korelasyon olduğunu kanıtlayan araştırmalarla(5) (6) dolu.
Kolesterol ilaçlarının insülin direncini ve diyabet riskini artırdığı
düşünülecek olursa, demek ki kalp krizi geçirmemek için bu ilaçları kullananlar
aslında kalp krizine davetiye çıkarıyorlar.
Her zaman söylüyorum; doğru beslenir, hareketli bir yaşam
sürerseniz Tip 2 Diyabet tamamen tedavi olan bir sağlık sorunudur.
Bu ne demek? Doğru
yaşam seçimleriyle şeker problemini kontrol altına almak, dolasıyla da kalp ve
damar hastalıklarından korunmak mümkün. Yani çözüm, yarım yüzyıldır söylendiği
gibi kolesterolü düşürmekte değil insülin direnciyle, diyabetle savaştan
geçiyor.
Yağdan korkmayın, şekerden ve buğdaydan korkun!
Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
0532 297 92 35
Kaynakça:
Dr: Ümit AKTAŞ
1 “Saturated fat is not the major issue” Aseem Malhotra,
British Medical Journal, BMJ 2013; 347:f6340
2 “Association of Statin Use With CataractsA Propensity
Score–Matched Analysis” essica Leuschen, MD1,2; Eric M. Mortensen, Christopher
R. Frei, Eva A. Mansi, JAMA, Ophthalmology, 2013, Volume 131, No.11, 1427-1434
3 “Statins Do Not Protect Against Cancer: Quite the
Opposite” Uffe Ravnskov, MD, PhD, Magle Stora Kyrkogata, JCO Journal of
Clinical Oncology,Mar 1, 2015:812;
4 “The Role of Cholesterol in Cancer” Omer F. Kuzu, Gavin P.
Robertson, AACR Publications, 10.1158/0008-5472.CAN-15-2613 Published 15 April
2016
5 “Insulin Resistance
and Cardiovascular Disease” Samy I. McFarlane, Maryann Banerji, and James R.
Sowers - The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, Volume, Issue
2, 2010
6 “Insulin resistance and hyperglycaemia in cardiovascular
disease development” Markku Laakso, Johanna Kuusisto Nature Reviews
Endocrinology, 2014 10, 293–302
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder