REFLEKSOLOJİ İLE VÜCUT RİTMİNİZ DÜZENE GİRDİĞİNİ
BİLİYORMUSUNUZ?
Tıbbi sözlüklere göre "refleks" kelimesi dış
etkilere bağlı olmak üzere istemsiz kas kasılması olarak tanımlanır. Ancak
"refleks" kelimesi, bu terapinin içeriğinde, bütün organizmanın,
kafanın, boynun ve gövdenin küçük bir ekran gibi görülen ayakta yansıması
olarak ele alınır.
Refleksoloji, ayaklarda, bedenin tüm bölgelerine,
organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, el ve
parmaklarla sinir noktalarını belirli tekniklerle uyarmakla ortaya
elektrokimyasal mesajları çıkardığı bununda nöronların yardımı ile ilgili
organı uyaran bir çalışmadır.
Refleksoloji, bugün
tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP
UYGULAMALARI REFLEKSOLOJİ YÖNETMELİĞİ 27 EKİM 2014TARİHLİ RESMİ
GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞTUR.)
Not: Uzman olmayan, fizyoloji ve anatomi bilgisi olmayan
kişilerce yapıldığında riskli komplikasyonlara neden olabiliyor.
AMİGDALA;
(Latince: corpus amygdaloideum) beynin medial temporal
lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin
bölümü. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki primer role sahip
bölge. Limbik sistemin bir parçasıdır.
Başta korku olmak üzere, duyguların denetiminden sorumlu
olan amigdala; sempatik sinir sisteminin aktivasyonu için hipotalamusa,
refleksleri artırmak için talamik retiküler nükleusa, yüzde korku ifadesinin
oluşması için fasial ve trigeminal sinir nükleuslarına uyarır.
Ayrıca dopamin, noradrenalin ve adrenalin salgılanması için
ventral tegmental bölge, locus coeruleus ve laterodorsal tegmental nucleusa da
çeşitli uyaranlar yollar.
Amigdala, duygusal olaylarla ilgili hafızanın oluşumunda ve
depolanmasında önemli rol oynar. Korkuya bağlı koşullanmada uyarılar
amigdalanın bazolateral kompleksine, özellikle de lateral nukleusa gelir ve
burada uyarana ait anılarla ilişki kurulur.
Sinapslarda kayıtlı olan duygusal hafıza, amigdalanın
santral nukleusu ve stria terminalis yolu ile korkma davranışını ortaya
çıkarır. Bu yolla, donakalma, çarpıntı, hızlı solunum ve stres hormonu salınımı
gibi cevaplar oluşur.Amigdala, hafıza birikiminin düzenlenmesinde de rol alır.
Herhangi bir öğrenme olayında uzun süreli hafıza hemen oluşmaz.
Bu olayla ilgili bilgiler zaman içinde tekrarlanmayla birlikte yavaş yavaş uzun
süreli depoya gönderilir.
Buna pekiştirme denir. Olay sırasında oluşan duygusal tepki
ne denli fazlaysa öğrenme de o kadar kuvvetli olur. Bu etkiyi amigdala
düzenler.
NOT; ÇOK ÖFKELENDİĞİMİZDE İÇİNDE DUYGU İÇERMEYEN BİR UĞRAŞ
YAPTIĞIMIZDA YANİ MATEMİKSEL HESAP YAPTIĞIMIZDA 30 SANİYE İÇİNDE AMİGDALA’YI
PAYPAS YAPMIŞ OLUP ÖFKEYİ YENMİŞ OLURUZ. AYRICA LUMBİK SİSTEM UZUN SÜRELİ
HAFIZANIN’DA ANA MERKEZİDİR (DUYGULARDA
DAHİL).
İNSAN MUTLU OLDUĞUNDA ENDORFİN SALGILAR. İNSAN MUTLUYKEN
DAHA İYİ ÖĞRENİR.
STRESLİ, SIKINTILI VE KORKU HALİNDE İKEN HEMEN ÖĞRENME
FAALİYETİNİN ÖNÜNE BİR ENGEL GELİR ÇÜNKÜ ALINAN BİLGİLERİ LUMBİK SİSTEM
NEOKORTEKS’E İLETMEKTEN ZİYADE BEYİN SAPINA YANİ DAHA İLKEL OLAN KISMA GÖNDERİR
VE DOLASIYLA HAFIZAYA ALAMAYIZ. TALAMUS STRES ANINDA ŞARTELİ KAPATIR
NEOKORTEKS’E LUMBİK SİSTEM ARASINDAKİ BAĞLANTIYI KESER.
NEOKORTEKS;
Primad dediğimiz daha ilkel olan canlılardan ayıran en
önemli özelliğimiz Neokorteks’tir. Neokorteks düşünme faaliyetinin
gerçekleştiği alandır. Zeka seyiyesinin düşünme kabiliyeti arttıkça
Neokorteks’in kalınlığıda buna bağlı
olarak artar. (Hayvanların bir çoğunda genelde hiç yoktur Neokorteks düşünme
faaliyeti olmadığı için).
DİP NOT;
ACH- ASİTİNKOLON; dikkat bellek öğrenme yeteneği fazla
olursa titreme vb.istemsiz hareketler. Eksik olursa felç görünme riski,
Alzheimer hastalığı gibi.
DOPAMİN; heyecanla ilgili hormon fazlası Şizofreni, azında
Parkinson.
SERATONİN; mutluluk hormonu azında depresyon, fazlalığında
manik depresyon.
NOREPİNEFRİN; öğrenme ve bellek üzerinde etkili olan bir
nörotransmitterdir. Bu kimyasalın azlığı hafıza sorunlarının yaşanmasına neden
olur.
ENDORFİN; Ağrı ve acıyı kesen ağrının ve acının
hissedilmesini engelleyen bir kimyasaldır. Örneğin bir kişinin bileği burulduğu
zaman ilk burkulma anında kişi çok fazla ağrı hissetmez.
Ancak bir süre sonra bacak şişmeye başlar ve yavaş yavaş
ağrı artar ve kişi artık ağrıyı büyük ölçüde hissetmeye başlar.
Ağrının bir süre
sonra hissedilir derecede artma sebebi, salgılanan endorfin hormonun zaman
geçtikçe etkisini kaybetmesidir.
Endorfin hormonu, beyine direk enjekte edildiğinde herhangi
bir uyuşturucudan 120 kat daha etkili olurken kandan yani damardan enjekte
edildiğinde 3 kat daha etkili olmaktadır. İNSANIN KENDİ BEDENİNİN ÜRETTİĞİ BU
UYUŞTURUCU BİRÇOK SAKİNLEŞTİRİCİ VE SUNİ UYUŞTURUCULARDAN ÇOK DAHA İYİ BİR AĞRI
KESİCİ OLMAKTADIR.
BEYİN SAPI;
Kafa sinirleri yolu ile yüz ve boynun motor ve duyusal
inervasyonunu sağlayan beynin alt kısmıdır. Medulla spinasil olarak devam eder.
Küçük bir yapıya sahiptir ancak beyin ile vücudun geri kalan kısmı arasında ki
bütün sinir bağlantıları beyin sapından geçtiği için hayati önem taşır.
Beyin sapı, orta beyin (mezensefalon), pons (metensefalon)
ve medulla oblongatanın bileşiminden meydana gelir.
Medulla oblangata (halk arasında omurilik soğanı), nefes
alıp verme, kan basıncı, kalp ritmi ve yutma gibi önemli işlevlere sahiptir.
Beynin yüzeysel tabakası ile omurilik ve sinirlerine gelen
ve oradan giden lifler, pons ve beyin sapından geçerek ilişki kurar. Bu
yapılarda meydana gelebilecek küçük bir hasar beyin ölümüne neden olmaktadır.
Bu nedenle boyun kısmına alınan sert darbeler hayati önem taşır.
Beyin sapı fonksiyonları olmadan kişinin yaşamını sürdürmesi
mümkün değildir.
Pons (köprü), kafa ve boyun bölgesini ilgilenen işlevleri
yürüten kafa sinirleri adı verilen sinir çekirdekleri (kontrol merkezleri)
burada bulunur.
Pons, kan basıncı, solunum, kalp hızı gibi temel işlevleri
kontrol eder. Ayrıca hareket sistemi olan beyincik ile beyin ve omuriliği
birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görür.
ARKA BEYİN;
Soğanilik, beyincik ve varol köprüsünden oluşur. Soğanilik
(medulla) omuriliğin beyin ile bağlantı yaptığı yerdeki şişkin bölgedir. Burası
otonom sinir sistemini (kalbin atışı, kan basıncının ayarlanması, nefes alıp
vermemiz vb..) kontrol eder.
Beyincik (serebellum), beynin evriminde ilk adımlardan
birini oluşturur. Omuriliğin beyinle birleştiği noktada, birbiri üzerine
katlanmış ve kıvrılmış ufak bir yapıdır ve her iki beyin kürelerinin arka alt
kısmına sokularak saklanmıştır.
Beyin ile ilgili bilinenler çerçevesinde beyinciğin görevi;
kas faaliyetlerimizi koordine ederek harketlerimizi düzgün ve akıcı bir hale
getirmektir. Serebellum da meydana gelen bozukluklar, kişinin ayakta durmasını,
hareketlerini ve denge kurmasını zorlaştırır.
Arka beynin bir kısmı, iğneden ipliği geçirirken, ameliyat
yapılırken, piyano çalarken ve bisiklete binerken gerekli koordinasyonlarda
kullanırız.
ORTA BEYİN;
Nispete küçük bir yapıya sahiptir. Orta beyin ön ve arka
beyinleri birbirine birleştirmekle görevlidir. Orta beyin içinde işitme ve
görme ve acıların kaydedildiği yer ile ilgili önemli işlevler gören nöronlar
vardır (nöron: sinir hücresine verilen ad), bu bölüm aydınlığa ya da ışık
kaynağına yönelmemizi sağlar.
ÖN BEYİN;
Talamus, hipotalamus, limbik sistem, serebrum ve beyin
kabuğundan oluşur. Serebrum evrimleşmede son basamaklardan biridir.
TALAMUS;
Duyu organlarından gelen nöronların beyin kabuğu ile
ilişkisini sağlamakla görevlidir. Talamusun belirli bir bölümü görme ile ilgili
sinirlerden gelen bilgileri alır ve korteks' in görme ile ilgili bölümüne
iletir, duyu ile ilgili nöronlardan gelen bilgileri korteks' in duyma bölgesine
iletir.
HİPOTALAMUS;
Hipofiz salgı bezi ile talamus arasında yer alır. Son
yıllarda en çok araştırılan beyin kısımlarından birisidir. Çok büyük olmamasına
rağmen gördüğü işlevler son derece önemlidir. Hipotalamus "heyecan"
ve "arzuların" denetlendiği merkezdir.
Cinsel davranış, yeme, içme vb istekler bu merkez tarafından
yönetilir. Ayrıca vücut sıcaklığını kontrol eden ve ısıyı normaltutabilmek için
önlemler alan merkezde burada bulunmaktadır. Saldırganlık duyusu, uyku ve
uykusuzluk hali, iç salgı bezlerinin faaliyetlerinin denetlenmesi yine
hipotalamus tarafından yapılmaktadır.
LİMBİK SİSTEM;
Beyin sapının yukarı kısmı ile ön beyin arasında yer alan
nöron ağından oluşur ve heyecanlanma, saldırma, kaçma gibi davranışlarla
ilişkilidir.
Limbik sisteminin bir kısmının heyecan yatıştırıcı işlevi
bulunurken diğer kısımları korku davranışını ortaya çıkarır. Limbik sisteminde
tahribat olan hastalar, dikkatlerinin bi an için dağılmasından sonra ne
yapacaklarını hatırlayamazlar. Bu da limbik sistemin doğrudan hafıza ile
bağlantılı olduğunu göstermektedir.
FRONTAL (ÖN) LOB;
Beynin ön kısmında bulunan bu lob, akıl yürütme, motor
beceriler, yüksek seviyeli bilişsel yetenekler ve konuşma diliyle ilişkilidir.
Bu lobun arka kısmında motor kortesk bulunur ve beynin bu alanı beynin çeşitli
loblarından gelen bilgiyi alır ve vücut hareketlerini tamamlamak için bu
bilgilerden faydalanır.
İnsan beyninin en geniş alanına sahip prefrontal korteks bu
lob içinde yer alır ve tüm beyin kabuğu hücrelerinin yaklaşık %29'u bu bölgede
bulunur.
Prefrontal korteks olarak adlandırılan bu hücreler insan
beyninde yönetsel olarak adlandırılan beynin üst, entellektüel işlevlerinden
sorumludur.
Bu bölge genel olarak ahlaki yargıların, muhakeme etme,
yargılama, planlama gibi işlevlerin ve analitik düşünmenin merkezidir. Ayrıca
liderlik özellikleri gibi durumlarda davranışlarımızı belirleten de yine bu
lobdur.
Mutluluk, üzüntü, neşe, sevinç, gibi duyguları hissettiğimiz
ve canlandırdığımız kısımda frontal lob içerisinde yer alır. Bu lob özellikle
bilinçli düşünmemizi sağlar ve zarar görmesi durumunda ruh hali, hissiyat
değişiklikleri ortaya çıkabilir. Bunların yanında, risk alma yeteneği
düşüklüğü, problem çözme becerisinde düşüş gibi sorunlarda ortaya çıkabilir.
PARİETAL (YAN) LOB;
Beynin sağında ve solunda olmak üzere iki bölümden oluşan,
duyusal uyaranlarla ilgili işlevleri arasında sağ ve sol ayrımı yapabilmek,
algılanan nesnenin yerini ve yönünü saptamak, okuma, yazma ve aritmetik
yeteneklerimizi barındırmak gibi işlevlere sahip olan beyin bölümüdür.
Çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede
önemli rol oynar. Anne karnındaki bebekte beşinci aydan itibaren başlayan duyma
ve dokunma duyusuna bağlı olarak parietal lobun bu dönemde işlevsellik
kazandığı söylenebilir.
Bu lob da oluşabilecek zedelenme, harf, şekil ve sembollerin
anlamlarını yitirmeye, okuma, yazma ve aritmetik yeteneğinin kaybolmasına neden
olur. Ayrıca bu bölgede oluşabilecek sinir hücresi kaybı, Alzheimer hastalığına
neden olmaktadır.
OKSİPİTAL (ARKA BAŞ) LOB;
Bu loblar beynin arka kısmında bulunurlar. Görsel uyarıcı ve
bilgi yorumlama bu lobun görevidir. Görme duyusuyla ilgili bilgiler bu lobda
işlenir.
Oksipital lob içerisinde bulunan primer görsel korteks, göz
retinasından gelen bilgiyi alır ve yorumlar. Sağ oksipital lob solu, sol
oksipital lob sağ tarafı görmemizi sağlar. Bu lobun hasara uğraması
halüsinasyon ve görme bozukluklarına neden olur.
TEMPORAL (ŞAKAK) LOB;
Ses ve kokunun algılanması, aynı zamanda yüz ve mekan gibi
karmaşık uyaranların işlenmesi bu lob tarafından sağlanır. Beynin her iki
tarafında kulak hizasında sağ ve sol teporal lob olarak bulunurlar.
Tüm işitsel işleme ve anlamlandırma burada gerçekleşir.
Kısaca temporal lob, konuşma, hafıza ve duymanın (sesleri tanımlama)
gerçekleştiği bölümdür.
SEREBELLUM (BEYİNCİK) LOBU;
Vücudun denge organlarından birisidir. Kasların düzenli
çalışmasını sağlar. Beynin ikinci büyük parçası içinde bulunan serebellum 150
gram kadardır. Kol ve bacaklarda bulunan
kasların birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlar. Aktif hareketin düzenli
olmasını sağlar ve kol ve bacaklardaki kasların çalışma derecesini düzenler.
Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
+90532 297 92 35
Kaynakça;
Rebecca Erwin Wells, M.D.M.P.H. Professor, Neurology
Jane G. Boggs, M.D. Professor, Neurology
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder