22 Kasım 2016 Salı

REFLEKSOLOJİ İLE VÜCUT RİTMİNİZ DÜZENE GİRDİĞİNİ BİLİYORMUSUNUZ?

REFLEKSOLOJİ İLE VÜCUT RİTMİNİZ DÜZENE GİRDİĞİNİ BİLİYORMUSUNUZ?


Tıbbi sözlüklere göre "refleks" kelimesi dış etkilere bağlı olmak üzere istemsiz kas kasılması olarak tanımlanır. Ancak "refleks" kelimesi, bu terapinin içeriğinde, bütün organizmanın, kafanın, boynun ve gövdenin küçük bir ekran gibi görülen ayakta yansıması olarak ele alınır.

Refleksoloji, ayaklarda, bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, el ve parmaklarla sinir noktalarını belirli tekniklerle uyarmakla ortaya elektrokimyasal mesajları çıkardığı bununda nöronların yardımı ile ilgili organı uyaran bir çalışmadır.

Refleksoloji, bugün  tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI REFLEKSOLOJİ YÖNETMELİĞİ 27 EKİM 2014TARİHLİ  RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞTUR.)



Not: Uzman olmayan, fizyoloji ve anatomi bilgisi olmayan kişilerce yapıldığında riskli komplikasyonlara neden olabiliyor.



AMİGDALA;

(Latince: corpus amygdaloideum) beynin medial temporal lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümü. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki primer role sahip bölge. Limbik sistemin bir parçasıdır.



Başta korku olmak üzere, duyguların denetiminden sorumlu olan amigdala; sempatik sinir sisteminin aktivasyonu için hipotalamusa, refleksleri artırmak için talamik retiküler nükleusa, yüzde korku ifadesinin oluşması için fasial ve trigeminal sinir nükleuslarına uyarır.



Ayrıca dopamin, noradrenalin ve adrenalin salgılanması için ventral tegmental bölge, locus coeruleus ve laterodorsal tegmental nucleusa da çeşitli uyaranlar yollar.



Amigdala, duygusal olaylarla ilgili hafızanın oluşumunda ve depolanmasında önemli rol oynar. Korkuya bağlı koşullanmada uyarılar amigdalanın bazolateral kompleksine, özellikle de lateral nukleusa gelir ve burada uyarana ait anılarla ilişki kurulur.



Sinapslarda kayıtlı olan duygusal hafıza, amigdalanın santral nukleusu ve stria terminalis yolu ile korkma davranışını ortaya çıkarır. Bu yolla, donakalma, çarpıntı, hızlı solunum ve stres hormonu salınımı gibi cevaplar oluşur.Amigdala, hafıza birikiminin düzenlenmesinde de rol alır.



Herhangi bir öğrenme olayında uzun süreli hafıza hemen oluşmaz. Bu olayla ilgili bilgiler zaman içinde tekrarlanmayla birlikte yavaş yavaş uzun süreli depoya gönderilir.

Buna pekiştirme denir. Olay sırasında oluşan duygusal tepki ne denli fazlaysa öğrenme de o kadar kuvvetli olur. Bu etkiyi amigdala düzenler.



NOT; ÇOK ÖFKELENDİĞİMİZDE İÇİNDE DUYGU İÇERMEYEN BİR UĞRAŞ YAPTIĞIMIZDA YANİ MATEMİKSEL HESAP YAPTIĞIMIZDA 30 SANİYE İÇİNDE AMİGDALA’YI PAYPAS YAPMIŞ OLUP ÖFKEYİ YENMİŞ OLURUZ. AYRICA LUMBİK SİSTEM UZUN SÜRELİ HAFIZANIN’DA  ANA MERKEZİDİR (DUYGULARDA DAHİL).

İNSAN MUTLU OLDUĞUNDA ENDORFİN SALGILAR. İNSAN MUTLUYKEN DAHA İYİ ÖĞRENİR.



STRESLİ, SIKINTILI VE KORKU HALİNDE İKEN HEMEN ÖĞRENME FAALİYETİNİN ÖNÜNE BİR ENGEL GELİR ÇÜNKÜ ALINAN BİLGİLERİ LUMBİK SİSTEM NEOKORTEKS’E İLETMEKTEN ZİYADE BEYİN SAPINA YANİ DAHA İLKEL OLAN KISMA GÖNDERİR VE DOLASIYLA HAFIZAYA ALAMAYIZ. TALAMUS STRES ANINDA ŞARTELİ KAPATIR NEOKORTEKS’E LUMBİK SİSTEM ARASINDAKİ BAĞLANTIYI KESER.



NEOKORTEKS;

Primad dediğimiz daha ilkel olan canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz Neokorteks’tir. Neokorteks düşünme faaliyetinin gerçekleştiği alandır. Zeka seyiyesinin düşünme kabiliyeti arttıkça Neokorteks’in  kalınlığıda buna bağlı olarak artar. (Hayvanların bir çoğunda genelde hiç yoktur Neokorteks düşünme faaliyeti olmadığı için).



DİP NOT;

ACH- ASİTİNKOLON; dikkat bellek öğrenme yeteneği fazla olursa titreme vb.istemsiz hareketler. Eksik olursa felç görünme riski, Alzheimer hastalığı gibi.



DOPAMİN; heyecanla ilgili hormon fazlası Şizofreni, azında Parkinson.



SERATONİN; mutluluk hormonu azında depresyon, fazlalığında manik depresyon.



NOREPİNEFRİN; öğrenme ve bellek üzerinde etkili olan bir nörotransmitterdir. Bu kimyasalın azlığı hafıza sorunlarının yaşanmasına neden olur.



ENDORFİN; Ağrı ve acıyı kesen ağrının ve acının hissedilmesini engelleyen bir kimyasaldır. Örneğin bir kişinin bileği burulduğu zaman ilk burkulma anında kişi çok fazla ağrı hissetmez.

Ancak bir süre sonra bacak şişmeye başlar ve yavaş yavaş ağrı artar ve kişi artık ağrıyı büyük ölçüde hissetmeye başlar.



 Ağrının bir süre sonra hissedilir derecede artma sebebi, salgılanan endorfin hormonun zaman geçtikçe etkisini kaybetmesidir.

Endorfin hormonu, beyine direk enjekte edildiğinde herhangi bir uyuşturucudan 120 kat daha etkili olurken kandan yani damardan enjekte edildiğinde 3 kat daha etkili olmaktadır. İNSANIN KENDİ BEDENİNİN ÜRETTİĞİ BU UYUŞTURUCU BİRÇOK SAKİNLEŞTİRİCİ VE SUNİ UYUŞTURUCULARDAN ÇOK DAHA İYİ BİR AĞRI KESİCİ OLMAKTADIR.



BEYİN SAPI;

Kafa sinirleri yolu ile yüz ve boynun motor ve duyusal inervasyonunu sağlayan beynin alt kısmıdır. Medulla spinasil olarak devam eder. Küçük bir yapıya sahiptir ancak beyin ile vücudun geri kalan kısmı arasında ki bütün sinir bağlantıları beyin sapından geçtiği için hayati önem taşır.



Beyin sapı, orta beyin (mezensefalon), pons (metensefalon) ve medulla oblongatanın bileşiminden meydana gelir.

Medulla oblangata (halk arasında omurilik soğanı), nefes alıp verme, kan basıncı, kalp ritmi ve yutma gibi önemli işlevlere sahiptir.



Beynin yüzeysel tabakası ile omurilik ve sinirlerine gelen ve oradan giden lifler, pons ve beyin sapından geçerek ilişki kurar. Bu yapılarda meydana gelebilecek küçük bir hasar beyin ölümüne neden olmaktadır. Bu nedenle boyun kısmına alınan sert darbeler hayati önem taşır.



Beyin sapı fonksiyonları olmadan kişinin yaşamını sürdürmesi mümkün değildir.

Pons (köprü), kafa ve boyun bölgesini ilgilenen işlevleri yürüten kafa sinirleri adı verilen sinir çekirdekleri (kontrol merkezleri) burada bulunur.

Pons, kan basıncı, solunum, kalp hızı gibi temel işlevleri kontrol eder. Ayrıca hareket sistemi olan beyincik ile beyin ve omuriliği birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görür.



ARKA BEYİN;

Soğanilik, beyincik ve varol köprüsünden oluşur. Soğanilik (medulla) omuriliğin beyin ile bağlantı yaptığı yerdeki şişkin bölgedir. Burası otonom sinir sistemini (kalbin atışı, kan basıncının ayarlanması, nefes alıp vermemiz vb..) kontrol eder.



Beyincik (serebellum), beynin evriminde ilk adımlardan birini oluşturur. Omuriliğin beyinle birleştiği noktada, birbiri üzerine katlanmış ve kıvrılmış ufak bir yapıdır ve her iki beyin kürelerinin arka alt kısmına sokularak saklanmıştır.



Beyin ile ilgili bilinenler çerçevesinde beyinciğin görevi; kas faaliyetlerimizi koordine ederek harketlerimizi düzgün ve akıcı bir hale getirmektir. Serebellum da meydana gelen bozukluklar, kişinin ayakta durmasını, hareketlerini ve denge kurmasını zorlaştırır.



Arka beynin bir kısmı, iğneden ipliği geçirirken, ameliyat yapılırken, piyano çalarken ve bisiklete binerken gerekli koordinasyonlarda kullanırız.



ORTA BEYİN;

Nispete küçük bir yapıya sahiptir. Orta beyin ön ve arka beyinleri birbirine birleştirmekle görevlidir. Orta beyin içinde işitme ve görme ve acıların kaydedildiği yer ile ilgili önemli işlevler gören nöronlar vardır (nöron: sinir hücresine verilen ad), bu bölüm aydınlığa ya da ışık kaynağına yönelmemizi sağlar.



ÖN BEYİN;

Talamus, hipotalamus, limbik sistem, serebrum ve beyin kabuğundan oluşur. Serebrum evrimleşmede son basamaklardan biridir.



TALAMUS;

Duyu organlarından gelen nöronların beyin kabuğu ile ilişkisini sağlamakla görevlidir. Talamusun belirli bir bölümü görme ile ilgili sinirlerden gelen bilgileri alır ve korteks' in görme ile ilgili bölümüne iletir, duyu ile ilgili nöronlardan gelen bilgileri korteks' in duyma bölgesine iletir.



HİPOTALAMUS;

Hipofiz salgı bezi ile talamus arasında yer alır. Son yıllarda en çok araştırılan beyin kısımlarından birisidir. Çok büyük olmamasına rağmen gördüğü işlevler son derece önemlidir. Hipotalamus "heyecan" ve "arzuların" denetlendiği merkezdir.



Cinsel davranış, yeme, içme vb istekler bu merkez tarafından yönetilir. Ayrıca vücut sıcaklığını kontrol eden ve ısıyı normaltutabilmek için önlemler alan merkezde burada bulunmaktadır. Saldırganlık duyusu, uyku ve uykusuzluk hali, iç salgı bezlerinin faaliyetlerinin denetlenmesi yine hipotalamus tarafından yapılmaktadır.



LİMBİK SİSTEM;

Beyin sapının yukarı kısmı ile ön beyin arasında yer alan nöron ağından oluşur ve heyecanlanma, saldırma, kaçma gibi davranışlarla ilişkilidir.



Limbik sisteminin bir kısmının heyecan yatıştırıcı işlevi bulunurken diğer kısımları korku davranışını ortaya çıkarır. Limbik sisteminde tahribat olan hastalar, dikkatlerinin bi an için dağılmasından sonra ne yapacaklarını hatırlayamazlar. Bu da limbik sistemin doğrudan hafıza ile bağlantılı olduğunu göstermektedir.



FRONTAL (ÖN) LOB;

Beynin ön kısmında bulunan bu lob, akıl yürütme, motor beceriler, yüksek seviyeli bilişsel yetenekler ve konuşma diliyle ilişkilidir. Bu lobun arka kısmında motor kortesk bulunur ve beynin bu alanı beynin çeşitli loblarından gelen bilgiyi alır ve vücut hareketlerini tamamlamak için bu bilgilerden faydalanır.

İnsan beyninin en geniş alanına sahip prefrontal korteks bu lob içinde yer alır ve tüm beyin kabuğu hücrelerinin yaklaşık %29'u bu bölgede bulunur.



Prefrontal korteks olarak adlandırılan bu hücreler insan beyninde yönetsel olarak adlandırılan beynin üst, entellektüel işlevlerinden sorumludur.

Bu bölge genel olarak ahlaki yargıların, muhakeme etme, yargılama, planlama gibi işlevlerin ve analitik düşünmenin merkezidir. Ayrıca liderlik özellikleri gibi durumlarda davranışlarımızı belirleten de yine bu lobdur.



Mutluluk, üzüntü, neşe, sevinç, gibi duyguları hissettiğimiz ve canlandırdığımız kısımda frontal lob içerisinde yer alır. Bu lob özellikle bilinçli düşünmemizi sağlar ve zarar görmesi durumunda ruh hali, hissiyat değişiklikleri ortaya çıkabilir. Bunların yanında, risk alma yeteneği düşüklüğü, problem çözme becerisinde düşüş gibi sorunlarda ortaya çıkabilir.



PARİETAL (YAN) LOB;

Beynin sağında ve solunda olmak üzere iki bölümden oluşan, duyusal uyaranlarla ilgili işlevleri arasında sağ ve sol ayrımı yapabilmek, algılanan nesnenin yerini ve yönünü saptamak, okuma, yazma ve aritmetik yeteneklerimizi barındırmak gibi işlevlere sahip olan beyin bölümüdür.



Çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede önemli rol oynar. Anne karnındaki bebekte beşinci aydan itibaren başlayan duyma ve dokunma duyusuna bağlı olarak parietal lobun bu dönemde işlevsellik kazandığı söylenebilir.



Bu lob da oluşabilecek zedelenme, harf, şekil ve sembollerin anlamlarını yitirmeye, okuma, yazma ve aritmetik yeteneğinin kaybolmasına neden olur. Ayrıca bu bölgede oluşabilecek sinir hücresi kaybı, Alzheimer hastalığına neden olmaktadır.



OKSİPİTAL (ARKA BAŞ) LOB;

Bu loblar beynin arka kısmında bulunurlar. Görsel uyarıcı ve bilgi yorumlama bu lobun görevidir. Görme duyusuyla ilgili bilgiler bu lobda işlenir.

Oksipital lob içerisinde bulunan primer görsel korteks, göz retinasından gelen bilgiyi alır ve yorumlar. Sağ oksipital lob solu, sol oksipital lob sağ tarafı görmemizi sağlar. Bu lobun hasara uğraması halüsinasyon ve görme bozukluklarına neden olur.



TEMPORAL (ŞAKAK) LOB;

Ses ve kokunun algılanması, aynı zamanda yüz ve mekan gibi karmaşık uyaranların işlenmesi bu lob tarafından sağlanır. Beynin her iki tarafında kulak hizasında sağ ve sol teporal lob olarak bulunurlar.



Tüm işitsel işleme ve anlamlandırma burada gerçekleşir. Kısaca temporal lob, konuşma, hafıza ve duymanın (sesleri tanımlama) gerçekleştiği bölümdür.



SEREBELLUM (BEYİNCİK) LOBU; 

Vücudun denge organlarından birisidir. Kasların düzenli çalışmasını sağlar. Beynin ikinci büyük parçası içinde bulunan serebellum 150 gram kadardır.  Kol ve bacaklarda bulunan kasların birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlar. Aktif hareketin düzenli olmasını sağlar ve kol ve bacaklardaki kasların çalışma derecesini düzenler.



Şahin SANDALCIOĞLU

Uzman Sosyolog-Refleksolog

+90532 297 92 35



Kaynakça;

Rebecca Erwin Wells, M.D.M.P.H. Professor, Neurology

Jane G. Boggs, M.D. Professor, Neurology




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder