ERKEN TEŞHİS VE TEDAVİ İLE VÜCUT FELCİ ENGELLENEBİLİR...
VÜCUDUN TÜMÜNÜ ETKİLEYEN BAZI KAS HORMON HASTALIKLARI- DA
GÖZDE BELİRTİ VEREBİLMEKTEDİR
Sinirler vücudun tüm organlarının çalışması için gerekli
olan elektrik donanımıdır. Atardamarlar bir organın çalışması için gerekli suyu
getiren temiz kanı taşıyan damarlar, toplardamarlar ise kullanılmış su
atıklarını temizlenmek üzere kalbe götüren damarlardır.
Elektrik de su da olmazsa bir organ çalışamaz.
Göz için de durum aynıdır, sinirleri ve damarları tam
çalışmayan bir gözde çeşitli sorunlar olabilir. Gözün iç yapısı beyinle
akrabadır. Bu nedenle beyinde olan veya sinirleri etkileyen birçok hastalık
gözü de etkileyebilir. Bu sayede göze bakarak teşhis edilebilir.
Bir çeşit göz felci de denebilecek bu hastalıklar vücutta
oluşabilecek bir felcin ön habercisi olabilir. Erken teşhis ve tedavi ile vücut
felci engellenebilir. Benzer şekilde vücudun tümünü etkiyelen bazı kas ve
hormon hastalıkları da gözde belirti verebilmektedir.
İstemli bir hareketin biri santral, öteki periferik olmak
üzere iki motor nöronun aracılığı ile sağlanır. M. spinalis’in ön boynuzundan
başlayıp kasa kadar uzanan II. motor nöron aksonlarının oluşturduğu periferik
sinirlere spinal sinirler diyoruz.
Beyin sapındaki motor kranyal sinirler çekirdeklerinden
başlayan II.motor nöron aksonları ise kraniyal sinirleri yapar. Periferik sinir
sisteminin bu iki parçası, kolayca anlaşılacağı gibi, birbirinin analogudur.
Periferik sinirlerin, motor sinir liflerinin yanısıra
duyusal lifler de taşıdığını biliyoruz. Bu nedenle bunlara mikst (karışık)
sinirler adı verilir. Çevreden gelen impulsları spinal sinirler yoluyla m.
spinalis’e taşıyan duyusal nöronların hücre gövdeleri arka kökler üzerindeki
spinal ganglionlarda yerleşmişlerdir.
Kraniyal sinirlerin içindeki duyusal tellerin hücre
korpusları da beyin sapının dışında yer alan ganglionlarda bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, spinal ve kranyal duyusal sinir telleri ve bunlarla ilgili
ganglionlar da anatomik ve fizyolojik açıdan birbirinin analogudur.
Duyu yollarının kortekse kadar çıkan santral bağlantıları
bulunur. Sağda ve solda birer tane olmak üzere 12 çift kraniyal sinir vardır.
Kafa çiftleri de denilen bu sinirlerin özel adları olduğu gibi, nöroloji
pratiğinde I den XII'ye kadar sıralanarak bu numaralar ile de adlandırılırlar.
Kafa çiftlerinin üç tanesi (I., II. ve VIII. sinirler)
sırasıyla koklama, görme, işitme ve denge gibi özel duyularla ilgilidir. Beş
tanesi (III., IV., VI., XI. ve XII. sinirler) saf motor sinirlerdir. Diğer
dördünün ise (V., VII., IX. ve X. sinirler) motor ve duyusal görevleri vardır,
yani bunlar mikst sinirlerdir. Kraniyal sinirlerin dört tanesi (III., VII.,IX
ve X. sinirler) otonomik fonksiyonlarla ilgili parasempatik teller de içerir.
Kraniyal sinirlerin numaraları ve adları;
I.kraniyal sinir: N. Olfactorius
II. kraniyal sinir: N. Opticus
III. kraniyal sinr:i N. Oculomotorius
IV. kraniyal sinir: N. Trochlearis
V. kraniyal sinir: N. Trigeminus
VI. kraniyal sinir: N. Abducens
VII. kraniyal sinir: N. Facialis
VIII. kraniyal sinir: N. Stato-Acusticus
IX. kraniyal sinir: N. Glossopharyngeus
X. kraniyal sinir: N. Vagus
XI. kraniyal sinir: N. Accessorius
XII. kraniyal sinir: N. Hypoglossus
N. olfactorius ve N. opticus dışında kalan kafa çiftleri
benzer anatomik özellikler taşırlar. Yani, hepsi de beyin sapı (mezensefalon,
pons, bulbus) içinde yer alan bir motor nukleustan başlar veya beyin sapındaki
duyusal bir çekirdekte sonlanırlar. Gene, bu sinirlerin hepsi kafatası
tabanındaki delik ve yarıklardan kafa boşluğunu terk ederler
(N.Olfactorius)
Koku almayı sağlayan sinirdir. Burun boşluğu mukozasından
başlayan sinir lifleri etmoid kemikten geçerek bulbus olfactorius’a ulaşır.
Buradan kalkan aksonlar frontal lobların alt yüzünde tractus olfactorius ‘u
oluşturarak arkaya doğru giderler. Koku yollarının anatomik sonlanma bölgesi
iyi bilinmemektedir. Genellikle septal bölge ve temporal loba ulaştıkları kabul
edilmektedir.
İşlevi : Koku alma. Lezyonunda : Koku alamama (Anosmi).
Kafa travması. Varsa, anosmi, genellikle iki yanlıdır. Ön
kafa çukuru tabanında yer alan tümörler (meningioma gibi).
(N. Opticus)
Görmeyi sağlayan sinirdir. Gözün retina tabakasındaki
ganglion hücrelerinin uzantıları bir araya gelerek n. opticus’u oluşturur.
Sinirin göz küresinden çıktığı parça optik sinir başı veya
papilla nervi optici adını alır. Retinanın nazal ve temporal yarısından gelen
görsel impulsları taşıyan optik sinir telleri sella turcicabölgesine kadar
gelir. Burada, her iki gözün nazal retinasından gelen lifler çaprazlaşıp
karşıya geçer.
Çaprazlaşan sinir tellerinin oluşturduğu yapıya chiasma
opticum denir. Kiyazmadan sonra görme lifleri tractus opticus adını alır.
Tractus opticus’taki lifler – ışık refleksinin aferent telleri bir tarafa
bırakılırsa – talamusun corpus geniculatum laterale adı verilen çekirdeğinde
sonlanır.
Yani, retinadan başlayarak talamusa kadar kesintiye
uğramadan uzanan görme yolları burada sinaps yapar ve radiatio optici adını
alarak temporal ve parietal lobların derinliklerinden geçip oksipital lobların
iç yüzlerindeki primer görme korteksine (kalkarin korteks) ulaşır.
Işık refleksiyle ilgili lifler tractus opticus içinde
seyreder. Görme liflerinden farklı olarak, bunlar talamusa uğramazlar ve
doğrudan pretektal bölgeye ulaşır.
Burada sinaps yaptıktan sonra informasyon iki yanlı olarak
mezensefalonda yer alan Edinger Westphal çekirdeğine iletilir.Buradan kalkan
eferent lifler okulomotor sinir ile birlikte göze ulaşarak ışık karşısında
pupilla konstriktorlarını uyarıp her iki gözde pupillanın küçülmesini sağlar.
Özetlenirse;
Retinada ışık reseptörleri (impuls) - Bipolar hücreler -
Ganglion hücreleri - Aksonları göz küresi arka bölümünde papillayı oluşturur -
Nervus opticus - Chiasma opticum (nazal retinadan gelen lifler çaprazlaşır) -
Tractus opticus -Talamus - Radiatio optici - Görme korteksi.
İşlevi
Görme impulslarının iletilmesi ve pupillanın ışık
refleksinin götürücü yolunu oluşturmak.
Görme: Işık impulsu pupilladan girip göz küresini geçerek
retinanın fotoreseptör tabakasına ulaşır. Bu tabakada yer alan ve ışığa duyarlı
bölümleri olan rod (çomak) ve cone (koni) hücrelerinde ışık enerjisi elektrik
sinyaline dönüşür. Retinadaki rod sayısı cone sayısından fazladır.
Rod hücreleri daha az ışığı algılayabilir. Sayıca az olan
cone hücreleri retinanın periferik bölgelerinde daha da az bulunurlar. Başlıca
özellikleri görme keskinliği ve renkli görme ile ilgilidir. Burada oluşan
sinyaller retinadaki bipolar hücrelere iletilir.
Bu hücreler görmenin birinci duyusal nöronunu oluşturur. Bu
bilgi retinanın daha dış tabakalarında yer alan gangliyon hücre tabakasına
ulaşır. Gangliyon hücreleri görme yollarının ikinci duyusal nöronudur.
Talamustaki corpus geniculatum laterale hücreleri görmenin
üçüncü duyusal nöronudur. Bu hücrelerin aksonları oksipital lobda kalkarin
fissur çevresinde yer alan primer görme korteksine ulaşır.
NOT: Maymunda V1 olarak bilinen primer görme korteksinde tüm
retinanın topografik bir haritası (retinotopik harita) yer alır. Kalkarin
kortekste retinotopik harita kendine özgü bir yerleşime sahiptir.
Temporal görme alanı kontralateral, nazal görme alanı
ipsilateral kalkarin kortekse haritalanır. Üst görme alanı infrakalkarin,alt
görme alanı ise suprakalkarin bölgede yer alır. Santral görmeyi sağlayan fovea
lifleri oksipital kutupta kalkarin fissurun en kaudal bölgesine gelirler.
Kalkarin fissurde rostrale doğru çıktıkça görme alanının
periferisine doğru gidilmiş olur. Retina ile V1 arasındaki bire-bir bağlantı
corpus geniculatum laterale'de yer alan altı hücre tabakası aracılığı ile
sağlanır.
En dışta yer alan dört tabaka küçük hücrelerden oluşur ve
parvosellüler tabakalar, derinde yer alan iki tabaka, büyük hücrelerden oluşur
ve magnosellüler tabakalar adını alır.
Vizüel kortekste yapısal (strüktürel) ve aynı zamanda
görmenin algılanmasında şekil, renk ve hareket için fonksiyonel bir
organizasyonun olduğu kabul edilmektedir.
Hareketin algılanmasında retinadan kalkan uyarılar,
talamustaki corpus geniculatum laterale’de yer alan magnosellüler tabakadan
geçip V1’e ulaşarak pariyetal yönelimli dorsal prestriat bölgede V5’e iletilmektedir.
Renk algılanmasında ise retinadan kalkan uyaranın talamusta
parvosellüler hücre tabakasından geçerek primer vizüel kortekste V1 ‘e ulaşıp
inferior temporal yönelimli ventral V4 bölgesinde işlendiği kabul edilmektedir.
DİP NOT: Gözdibi muayenesi her nörolojik hastada muhakkak
yapılmalıdır. Fundusa bakıldığında ilkin optik sinirin göz küresini terkettiği
parçasını oluşturan papillayı bulup rengi ve sınırlarının netliği
değerlendirilir.
Papillayı, retinadaki herhangi bir damarı giderek kalınlaştığı
yöne doğru izleyerek bulmak mümkündür.
Normal bir papillanın tüm sınırları net bir şekilde
retinadan ayırt edilebilir. Papilla içinde göze giren ve çıkan ve retinada
seyreden damarlar da değerlendirilmelidir. Bunlardan daha kalın ve koyu olanlar
venlerdir.
Normalde, papilla çevresi ödemli olmadıkça retina damarları
boylu boyunca izlenebilir. Daha sonra retinada kanama ve diğer değişiklikler
araştırılır.
Görme kaybına neden olan, korneadan retinaya kadar göz
küresinin çeşitli bölümlerinin hastalıkları oftalmolojinin konusudur.
Nörolojiyi ilgilendiren görme bozuklukları optik sinir hastalıklarına bağlı
olanlardır. Bunlardan bazıları;
Mültipl skleroz, santral sinir sisteminde miyelin
harabiyetiyle giden bir hastalıktır ( Felçler). Sinir sistemine dağınık bir
şekilde oturan demiyelinizasyon plakları nedeniyle piramidal tipte felçler,
serebellar bulgular ve duyu kusurları görülür.
Optik sinir tutulması sıktır. Hastaların vizyonu saatler
veya günler içinde bozulur. Genellikle tek taraflıdır. Bu akut görme kaybı
tablosuna optik nevrit adı verilir. Lezyon papillada ise papilla sınırlarının
netliğini kaybettiği (papilla ödemi) dikkati çeker.
Vizyon bozukluğu ve papilla ödeminin birlikte bulunduğu bu
tabloya papillit denir.
Demiyelinizasyon optik sinirinin göz küresi arkasındaki
bölümünde ise görme azalmasına karşın başlangıçta papilla tamamen normal
görünümdedir. Bu tabloya da retrobülber nevrit adı verilmektedir.
Optik nevritteki vizyon kusuru mercekle düzeltilemez. Ancak
bir süre sonra görme keskinliğinde az veya çok bir iyileşme görülür. Gerek
papillit, gerekse retrobülber nevritte zamanla papillanın tümünün veya daha sık
olarak temporal yarısının soluklaştığı dikkati çeker.
Dakikalar veya saatler içinde geçen tek taraflı körlükler
oldukça sık görülür. Buna, amaurosis fugax adı verilir. Bunların büyük kısmı
retina iskemisine bağlıdır. Retinanın kanlanması aynı taraftaki a. carotis
interna’dan sağlanır.
Bu damarın boyun parçasındaki daralmalarında aynı tarafta
amaurosis fugax nöbetleri dikkati çeker.
Bunların bir kısmında a. carotis interna yetersizliği aynı
taraftaki hemisferin dolaşımını da bozacağından karşı tarafta hemipleji
görülebilir.
Bir gözünde a. fugax nöbetleri geçiren bir hastanın karşı
vücut yarısında hemipleji yerleşmesi a. carotis interna hastalığını düşündürür.
(Karotis hastalığı beyni besleyen karotis damarının daralması yada
tıkanmasıdır. Karotis hastalığı felç yada beyin fonksiyonlarının kaybı ile karakterize
bir durum olan inme-nin en önemli nedenidir.
Karotis hastalığı en sık ateroskleroz yani damar
sertliğinden kaynaklanır ve karotis hastalarının çoğunda kalp damarlarının yada
bacak damarlarının hastalığı bulunur. Yaşla karotis hastalığı artar. Örneğin 50
yaşın altında %1, 80 yaşında ileri derecede karotis hastalığı bulunur.
Karotiste darlık oluştuğunda darlığın üzerindeki pıhtıların
yada darlığın içeriğinin beyine gitmesi ve beyinin ince damarlarını tıkayıp
oksijensiz kalan beyin hücrelerinin ölümü gerçekleşir. Bir diğer sorun ise
karotisin daralıp sonunda tıkanmasıdır. Bu durumda beyinin o tarafı
beslenemediği için ciddi sonuçlara neden olur.)
Migren krizlerinin başlangıcında da tek veya iki gözde
geçici körlük olabilir. Bunun arkasından baş ağrısının ortaya çıkması migren
olasılığını destekler.
Optik siniri direkt olarak bastıran fronto-bazal yerleşimli
tümörler de sinirin liflerini zamanla atrofiye uğratarak görme kaybına neden
olurlar. Bu durumda, bir staz döneminden geçmeden papillanın soluklaştığı
dikkati çeker. Buna primer optik atrofi denir.
Uzman Sosyolog-Refleksolog
+90532 297 92 35
Kaynakça:
Rebecca Erwin Wells, M.D.M.P.H. Professor, Neurology
Vanessa Baute, M.D. Professor, Neurology
Jane G. Boggs, M.D. Professor, Neurology
Myriam Sollman, Ph.D. Professor, Neuropsychology
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
Nöroloji Anabilim Dalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder