30 Eylül 2015 Çarşamba

HİPOFİZ BEZİ

HİPOFİZ BEZİ

SAĞLIKLI KALMANIZ İÇİN AYDA BİRKEZ DE OLSA REFLEKSOLOJİ YA DA KOMPLE VÜCUT MASAJI YAPTIRMANIZ İÇİN KÜÇÜK BİR ANLATIM…

Hipofiz bezi, beynin hipotalamus kısmının altında yer alan küçük bir organdır. Sadece 0,5 gram ağırlığında olmasına rağmen bütün vücuttaki hormon salgılayan bezlerin işlevinin denetiminde önemli bir rol oynar.

Hormon salgılayan bezler, kan dolaşımıyla vücut boşluklarına hormon adı verilen özel kimyasal maddeler salgılayan salgı bezleridir.

Hipofiz bezi, iki temel bölüme ayrılır; bu bölümlerden her birinin embriyonun gelişimi döneminde farklı kökenleri vardır.

Salgı bezinin arkasına doğru uzanan bölüm, embriyo dönemi beyninden türemiştir ve nörohipofiz (arka hipofiz) olarak adlandırılır.

Huni şeklindeki bir sapla (infundibulum) beyne bağlıdır. Hipofiz bezinin öne doğru uzanan bölümü, embriyonun gelişmekte olan ağzının çatısındaki bir keseden (Rathke kesesi) türer ve adenohipofiz olarak bilinir.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite






27 Eylül 2015 Pazar

HİPOTALAMUS

HİPOTALAMUS

SAĞLIKLI KALMANIZ İÇİN AYDA BİRKEZ DE OLSA REFLEKSOLOJİ YA DA KOMPLE VÜCUT MASAJI YAPTIRMANIZ İÇİN KÜÇÜK BİR ANLATIM…

Hipotalamus, beynin alt kısmında küçük; ancak, yaşamsal açıdan son derece önemli bir bölgedir. Vücut içinde dolaşan kanın özelliklerinde (örneğin, ısı, hormon düzeyleri, ozmotik basınç gibi) meydana gelen değişiklikleri bulup ortaya çıkaran özel algılayıcı hücreleri içerir. Hipofiz bezi, hipotalamusun yüzeyine bağlıdır.

Hipotalamus, hipofiz bezindeki hormon üretimini düzenleyerek ve beyinle omuriliğin diğer kısımlarıyla sinirsel bağlantılar kurarak, vücudun iç organlarının etkinlikleri arasında eşgüdüm sağlayan otonom sinir sisteminin tamamını denetler.

Hipotalamus, tansiyon, vücut ısısını, su dengesini, gıda alımını, cinsel üremeyi ve kalbi düzenleyen merkezler içerir. Korku, öfke ve memnuniyet gibi duyguların ifade edilmesinde de önemli bir rol oynar.

Hipotalamus içindeki etkinlik, tümörler, damar hastalıkları ya da baş yaralanmaları sonucu aksayabilir. Hipotalamusun en yaygın görülen hastalığı, şekersiz diyabettir (diabetes insipidus). Şekersiz diyabet, sürekli sıvı alma (günde 10 litreye kadar) ve aşırı idrar üretimi durumudur.

Sabit vücut ısısını koruyamama, yeme bozuklukları (şişmanlık ve bulimia gibi), uyuma sorunları ve bellek yitimi de hipotalamus bozukluklarıyla ilgili olarak ortaya çıkabilir.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite





23 Eylül 2015 Çarşamba

TALAMUS

TALAMUS

SAĞLIKLI KALMANIZ İÇİN AYDA BİRKEZ DE OLSA REFLEKSOLOJİ YA DA KOMPLE VÜCUT MASAJI YAPTIRMANIZ İÇİN KÜÇÜK BİR ANLATIM…

Talamus, beynin iç kısımlarında yer alan bir grup sinir hücresinden oluşan oval bir yapıdır. Beynin orta hattında yer alan sıvı dolu bir boşluk olan üçüncü karıncığın her iki yanında birer talamus bulunur.

İç kapsül olarak adlandırılan büyük bir sinir lifi kitlesi, iki talamusun yan taraflarında yer alır.
Talamusun, merkezi sinir sisteminde sözde ‘alt’ kısımlarıyla beynin kabuğu (korteks) arasında duyusal ileti merkezleri olarak görev yapan çeşitli bölümleri vardır.
Örneğin, gözdeki ağ tabakadan gelen duyusal bilgi beynin arkasındaki görsel kabuğa talamus aracılığıyla iletilir.

Bununla birlikte talamus, pasif bir ileti merkezi değildir; duyusal algılama için gerekli bilginin bir kısmının talamus içinde işlenmesi gerekir.

Talamusun diğer kısımları, motor ya da kas denetimi ileti merkezleridir. Talamus, iki ‘motor döngüsü’ içinde yer alır; bu döngülerden birinde sinir uyarıları, kabuğun motor kısımlarından beynin alt kısımlarındaki sinir hücrelerine iletir;

Diğerindeyse bu uyarılar önce talamusa, sonra da tekrar kabuğa döner. Bu döngülerden biri beyin sapıyla beyinciği; diğeriyse her bir talamusun yan ve ön kısımlarında yer alan büyük sinir hücre gruplarını (yaşamsal sinir çekirdeklerini) içerir.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite



22 Eylül 2015 Salı

ORTA BEYİN

ORTA BEYİN
Orta beyin, beyin yarıkürelerinin altında yer alır ve talamusla hipotalamus olarak başlıca iki yapısı vardır.

Bir ceviz büyüklüğündeki talamus, vücudun dış yüzeyinden kabuktaki farklı bölgelere duyusal bilgi aktaran, önemli bir ileti merkezidir.

Talamusun alt tarafında yer alan hipotalamus; yeme, içme, savunma ve üreme gibi vücut işlevleri için bir denetim merkezi olduğu düşünüldüğünde şaşırtıcı derecede küçüktür.
Hipotalamus, davranışta, özellikle de korku ve öfke gibi duyguların ifade edilmesinde önemli bir rol oynar.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost

Prof. Dr. Phil Waite

20 Eylül 2015 Pazar

BEYİN HASARI

BEYİN HASARI
Bir yetişkinin beyninde karıncık(ventricle) adı verilen yapılar avrdır; bu, yapılar, embriyo beyninin parçalarından oluşur. Karıncıklar, beyin-omurilik sıvısı(CSF) diye biline sulu bir madde içerir; bu sıvı, beyni çevreler ve korunmasını sağlar.

Belirli bazı koşullarda CSF’nin hacmi artar, komşu beyin yapılarına daha fazla basınç yaparak zarar görmelerine neden olur.

Bu duruma “kafatası içinde su birikmesi” (hidrosefali) adı verilir.
Ortalama vücut ağırlığının sadece yüzde 2’sini oluşturmasına rağmen beyin, vücutta bulunan oksijenin yüzde 20’sini kullanır; beyin hücreleri, sadece bir kaç dakika oksijensiz kalınca ölmeye başlar. Solunumun durması (boğulmada olduğu gibi) ya da felç, kansızlık sonucu beyin hücrelerinin zarar görmesine neden olabilir.

Bu tür etkiler, zarar gören kan damarının büyüklüğüne ve hasara uğrayan hücrelerin yerine bağlı olarak değişir. Bazen yüzen, küçücük bir pıhtı ( emboli) bir beyin atardamarına kısa süre tıkayıp sonra tekrar yüzmeye başalar; bu durum, bir kaç dakika süren geçici istemik ataklara (TIA) yol açar.

Şahin SANDALCIOĞLU
Refeleksoloji ve Masaj Uzmanı
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite


18 Eylül 2015 Cuma

BEYİNCİK

BEYİNCİK
Beyincik (serebellum), beyin sapına bitişiktir; görünüşü karnabahara benzer. Beyinde olduğu gibi, beyinciğin yüzeyi de son derece kıvrımlı bir kabuktan oluşur.

Beyincik, hareketin denetiminde, özellikle istemli kas etkinliklerinin eşgüdümünde ve dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynar.

Beyincik, alkol tüketimine karşı özellikle duyarlıdır; aşırı sarhoşluğun etkileri ( denge ve eşgüdüm kuramama), bir dereceye kadar beyincik kökenli mimik hastalığına neden olur.

Şahin SANDALCIOĞLU
Refeleksoloji ve Masaj Uzmanı
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite


15 Eylül 2015 Salı

OMURİLİK SOĞANI

OMURİLİK SOĞANI
Omurilik soğanı (medulla oblongata), beyin sapının alt kısmını oluşturan omuriliğin yukarıya doğru devamıdır.

Beyinle omurilik arasında bilgi iletimini sağlayan geçitler içeren omurilik soğanı, dil altı (hypoglossal), yardımcı, dil ve yutak (glossofarengeal) ile onuncu kafa çifti sinirlerinin çıkış yeridir.

Omurilik soğanının ağ yapısı olarak bilinen gri cevherden bir merkezi vardır; bu merkez, uyumayla uyanmayı ve ağrının algılanmasını düzenler. Solunumla kalp etkinliklerini düzenleyen yaşamsal merkezler de ağ yapısında yer alır.

Kafatasının alt kısmındaki bir kırık, omurilik soğanında travmaya yol açabilir ve bu tür bir travma genellikle öldürücüdür.

TÜM SORULARINIZ VE RANDEVU İÇİN +90532 297 9235
Şahin SANDALCIOĞLU
Refleksoloji ve Masaj Uzmanı

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite




12 Eylül 2015 Cumartesi

ORTA BEYİN

ORTA BEYİN
Orta beyin, beynin iç kısmında yer alır. Köprünün hemen üstünde bulunan orta beyin, köprü ve omurilik soğanıyla birlikte beynin omuriliğe bitişik kısmı olan beyin sapını oluşturur.

Beynin en ilkel kısmı olan beyin sapı, birçok temel vücut işlevini yerine getirir. Orta beyin, hareket sinyallerini beyin kabuğundan köprüye aktarır ve duyusal sinyalleri omurilikten talamusa iletir.

Göz kaslarını hareket ettiren III. ve IV. kafatası sinirleri, orta beyinde başlayarak bu bölgeyi gözkapağı, göz küresi, göz merceği ve gözbebeği hareketlerinde önemli kılar. Orta beyin, mensefalon olarakta da bilinir.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost

Prof. Dr. Phil Waite

9 Eylül 2015 Çarşamba

MULTİPL SKLEROZ - MS HASTALIĞI TEDAVİSİ İZMİR

MULTİPL SKLEROZ - MS HASTALIĞI TEDAVİSİ İZMİR

MULTIPL SKLEROZ
Multipl Skleroz (MS), ilerleyen ve sıklıkla hastanın güçten düşmesine yol açan bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Beyinle omurilikteki sinir hücrelerinin çevresinde bulunan koruyucu kılıfın (miyelin) yıkımına neden olur.

Bu durum, sinir hücrelerinin uyarıları iletmesini etkiler ve merkezi sinir sistemiyle gönderilen sinyalleri altüst eder. Bulgular virüslerin tetiklediğini göstersede, MS’in nedeni bilinmemektedir. Tetikleyicisi ne olursa olsun T hücrelerinin, merkezi sinir sisteminin koruyucu kılıfını yanlışlıkla yabancı bir madde olarak tanımlamasına yol açan bir vücudun kendi yapılarına kendisinin saldırdığı otoimmün tepki ürettiği düşünülmektedir.

 (ÖZBAĞIŞIKLIK, OTOİMMÜNİTE VEYA KENDİNE BAĞIŞIKLIK; BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN AŞIRI DUYARLILIĞIYLA OLUŞAN TEPKİLERE GENEL OLARAK VERİLEN GENEL ADDIR. ÖZBAĞIŞIKLIKTA CANLININ KENDİ VÜCUDUNDA BULUNAN ÖZ DOKULARI "YABANCI" OLARAK ALGILAYIP, BUNLARA KARŞI ANTİKOR OLUŞTURARAK TANIMAZ VE DOLAYISIYLA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELERİ VÜCUDUN KENDİ DOKULARINA SALDIRIR).

Normalde hastalıklarla savaşan T hücreleri, MS’de koruyucu kılıfın yıkımına neden olan bir bağışıklık yanıtı oluşturur. Dünya üzerinde 1 milyondan fazla MS hastası vardır.
İstatistikler, MS’ nin erkeklere oranla kadınlarda daha yaygın olduğunu; Kuzey Avrupa soylarında (özellikle İskoç soyundan gelenlerde) daha sık görüldüğünü; Asya ya da Afrika soylarından gelen kişilerde çok nadir ortaya çıktığını ve ılıman iklimlere oranla tropik iklimlerde daha az görüldüğünü ortaya çıkarmıştır.

Etnik köken ve soy konularını bir yana bıraktığımızda, genetiğin kişiyi MS hastalığına yatkın kıldığı ile ilgili işaretler vardır. MS hastası anne ve babaların çocuklarının genel nüfusa oranla bu hastalığa yakalanma riski 30-50 kat daha fazladır.

MS hastalarının yaşam süreleri, hastalığın komplikasyonları nedeniyle genellikle ortalama olarak altı yıl kısalmasına rağmen, bu hastalık, ölümcül değildir; akciğer ve böbrek enfeksiyonları, hastanın yaşamını tehdit eden temel riskler arasında yer alır. MS, kişinin yaşam kalitesini üzerinde de olumsuz bir etkiye neden olabilir.

Belirtilerde hastalığın ilerleyişi, hastalar arasında önemli oranda farklılık gösterdiği için kişinin nasıl etkileneceğini önceden tahmin etmek son derece güçtür. Sıralamanın bir ucunda hastaların yüzde 20-35’i hastalığın oldukça hafif bir biçiminden şikayetçi olur ve çok az etkilenir.

Sıralamanın diğer ucundaysa hastaların yüzde 12’si hastalığın ciddi ve özellikle saldırgan bir biçimden şikâyet eder; hastalığın bu türü, felce ve bunamaya neden olabilir.

İlk belirtiler, değişiklik gösterir ve her zaman ciddi bir hastalığa işaret etmez. Bu belirtiler, genellikle 15-40 yaşları arasında herhangi bir zaman diliminde ortaya çıkar; ancak hastalık, en yaygın olarak ilk defa kişi 20’li ya da 30’lu yaşlardayken ortaya çıkar. Bulanık ya da çift görüş, genellikle en erken belirtilerden biridir.

Gözlerde ağrı ve sistemsiz hareketler de sonradan MS’ye yakalanan kişilerde yaygın olarak görülür. Aşırı derecede yorgunluk, bitkinlik ve karıncalanma hissi, diğer erken belirtiler arasında yer alır.

Hastalığın ilerlemesi, genellikle yıllar alır; hastalar, belirtilerin görünüşüne göre kaybolduğu dönemler yaşar, bu dönemlerin ardından belirtiler yeniden şiddetlenir. MS’nin ileri evresinde kas sertliği, eşgüdüm ve denge kaybı; dışkı denetimi kaybı, kabızlık, kol ve bacaklarda kısa süren rahatsızlık hissi; erkeklerde iktidarsızlığın da aralarında bulunduğu cinsel sorunlar; kollar ya da bacaklarda titreme ve basit bellek sorunlarından sorun çözme yeteneğinin zayıflamasına kadar değişen zihinsel bozukluklar gibi ortaya çıkabilir.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları Refleksoloji yönetmeliği 27 ekim 2014 tarihli ve 29158 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

YAPILAN BİLİMSEL ÇALIŞMALAR REFLEKSOLOJİ NİN (MS) PARASTEZİ, SPASTİSİTE VE ÜRİNER SEMTOMLARDA ANLAMLI GELİŞME GÖZLEMLEMDİ VE %33 İLE %80 ARASINDA OLUMLU ETKİLERİ OLDUĞU BELİRTİLDİ.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite


8 Eylül 2015 Salı

BEYİN SAPI

BEYİN SAPI
Hemen altında yer alan omuriliğin devamı olan beyin sapı; orta beyin, köprü (pons) ve omurilik soğanından (medulla oblongata) oluşur.

Beyin sapından yukarı çıkan geçitler, omurilikten beyne duyusal bilgi taşır; beyin sapından aşağı inen geçitlerse motor komutları iletir.

Beyin sapı, kalp atışı ve solunum gibi yaşamsal işlevleri kontrol eden birçok önemli refleks merkezini içerir.

Beyin sapı, aynı zamanda bilinç düzeylerinin düzenlenmesi açısından da önemlidir; beyin sapının herhangi bir yaralanma sonucu hasar görmesi uzun süreli bilinç kaybı ya da ölümle sonuçlanabilir.

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost

Prof. Dr. Phil Waite

5 Eylül 2015 Cumartesi

BEYİN - SEREBRUM

BEYİN (SEREBRUM)
Beynin en geniş bölümüdür. Beyin, korpus kallosum adı verilen büyük beynin sinir liflerinden oluşan beyaz kısmıyla bir birine bağlanan ve beyin kabuğuyla kaplı beyin yarı kürlerinden meydana gelir.
Beyin kabuğu (korteks), bir gri cevher tabakasıdır (1,5-4 milimetre kalınlığında). Beyin kabuğu, dil, bellek ve biliş işlevi gibi sinirsel işlemlerin en yüksek seviyede yer aldığı bölgedir.

Korteks, toplam beyin kitlesinin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturur; kafatası boşlığuna sığmak için sayısız kıvrım oluşturduğundan yüzey bölgesi oldukça geniştir (yaklaşık olarak bir metrekare).
Bu kıvrımların oluşturduğu temel biçim, bütün insanlarda aynıdır; ancak bazı kıvrımların büyüklüğü ve biçimi bireyler arasında değişiklik gösterebilir. Korteks, ön, yan, şakak ve arka lopları kaplar.
Korteksi hasar görmüş hastalar üzerinde yapılan çalışmalar, hasarın sonuçlarının kabuğun hangi kısmının etkilendiğine bağlı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Örneğin, arka lop görüntünün algılanması; beynin şakak kemiği bölümüne uyan kısmı bellek ve yan lop da dokunmanın algılanması ve konuşmanın anlaşılmasıyla ilgilidir.

Ön lop, sadece harekette önemli değildir, aynı zamanda düşünme, davranış ve kişiliğe ayrılmış geniş bir bölgeyi içerir. Korteks’teki elektriksel etkinliğin bütün düzeni, kafa derisi üzerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla tepkileri kaydeden elektroensefalografiyle (EEG) ölçülebilir.

Beyin korteksi gri cevherinin altında korteksin farklı kısımları arasında bilgi iletimini sağlayan liflerden oluşmuş kalın bir beyaz cevher kitlesi yer alır. Her iki beyin yarı küresinde de beyaz cevher içine gömülü, hareketin kontrolünde önemli bir rol oynayan ve Parkinson hastalığı ya da beyin hasarı gibi hastalıklardan etkilenen gri renkli sinir hücresi toplulukları bulunur (hayati sinir çekirdekleri).


TÜM SORULARINIZ VE RANDEVU İÇİN +90532 297 9235
Şahin SANDALCIOĞLU Uzman Sosyolog-Refleksolog 

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite


4 Eylül 2015 Cuma

BEYİN

BEYİN
Beyin, sinir sisteminin kumanda merkezidir. Yaşamsal vücut işlevlerinin tamamını kontrol eden beyin; algılamamıza, dışarıdan gelen duyusal bilgiye yanıt vermemize, düşünmemize, konuşmamıza, karar vermemize, maksatlı ve eşgüdümlü bütün hareketleri yerine getirmemize olanak tanır.

Beynin ortalama ağırlığı yaklaşık 1,4 kg ve büyük bir kısmı, kafatası kubbesi (kranium) boşluğunda yer alır. Beyin, milyarca sinir hücresinden (nöron) ve yardımcı hücrelerden (glia) oluşur. Mesajlar, sinir hücrelerin bir kısmından diğerine elektronik olarak; ve bir sinir hücresinden diğerine kimyasal madde salgılanması ile iletilir.

Beyindeki farklı sinir hücreleri arasındaki bağlantıların karmaşıklığı, neredeyse akıl almaz bir boyuttadır; bazı sinir hücreleri, diğer sinir hücreleriyle genellikle 10.000 ya da daha fazla bağlantı yapabilir.

Sinir sisteminde sinir hücre toplulukları gri cevher olarak ve bunların uzantıları da cevher (beynin sinir liflerinden oluşan beyaz kısmı) olarak gruplar oluşturur.
İnsan beyni, dört temel kısma ayrılabilir – Beyin (serebrum), Orta beyin, Beyin sapı ve Beyincik (serebellum)

Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235


KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite


1 Eylül 2015 Salı

AKROSİYANOZ NEDİR VE TEDAVİSİ

AKROSİYANOZ NEDİR VE TEDAVİSİ

SAĞLIKLI KALMANIZ İÇİN AYDA BİRKEZ DE OLSA REFLEKSOLOJİ YA DA KOMPLE VÜCUT MASAJI YAPTIRMANIZ İÇİN KÜÇÜK BİR ANLATIM…
Çoğunlukla soğuktan; bazense duygusal duruma bağlı olarak gerçekleşir. Çoğunlukla zararsız ve ağrısızdır; ancak el ayaklar renk değiştirdiğinden can sıkıcıdır.

Daha çok kadınlarda görülen bir hastalık olan akrosiyanoz (vücudun uç kısımlarında morluk), 30yaştan biraz önce başlar. En çok eller etkilenir; ancak ayaklarda mavileşmeye, üşümeye ve terlemeye neden olur. El ve ayakları ısıtmak pembe renklerini yeniden kazanmalarını sağlar.
Nedeninin, el ve ayaklardaki kılcal damarlara (küçük atardamarlar) giden sinirleri denetleyen sempatik sinir sisteminin aşırı tepkisi olduğu düşünülmektedir.

Kılcal damarlar kasılarak, ellere ve ayaklara oksijen gitmesini engeller; yeterli oksijen daralan atardamarlardan geçerek el ve ayaklardaki dokuları canlı tutar; ancak bu, normal renklerini vermek için yeterli değildir.

TÜM SORULARINIZ VE RANDEVU İÇİN +90532 297 9235
Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog

KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite