26 Eylül 2016 Pazartesi

HORMON SORUNLARI PSİKOLOJİ DEPRESYON PANİK

Hormon Psikoloji Depresyon Panik


Hormonların psikoloji üzerine etkileri vardır. İyi olma hissini sağlayan başlıca hormonlar noradrenalin, dopamin ve serotonindir. Bunlardaki dengesizlik psikolojik problemlerin oluşmasına neden olur. Bu nedenle de depresyon ile bu hormonlar arasında önemli ilişki vardır.

Noradrenalin adrenal bezden salgılandığı gibi sinir uçlarından da salgılanır. Kızgınlık ve tehlike durumunda salgısı artar.


Dopamin öfori denen çakır keyif olma durumu, istek ve motivasyon sağlar.  Dopamin hormon bozukluğunda hafıza kaybı, problem çözmede zorluk başlar. Serotonin  enerjik olma hissi, sakinlik ve güven hissi verir. Çoğu ruhsal bozukluk serotonin dengesinin bozulmasından oluşur. Depresyondaki kişilerin çoğunda serotonin düşüklüğü vardır.


Serotonin güneş ışığında beyinde artar. Kapalı ve karanlık yerlerde serotonin düzeyi azalır. O nedenle kış aylarında depresyon artar.

Güneş ışığı melatonin hormonunu baskılar. Melatonin gece salgılanan hormondur. Melatonin sayesinde uyku gelir. Melatonin serotoninden oluşmaktadır.  Serotonin azalması obezite ve yeme bozukluğuna da neden olur. Beyinde serotonin azalınca beyin bu eksikliği şekerli gıda yenmesini artırarak sağlamaya çalışır.

Hormonlar ve psikolojik rahatsızlıklar arasındaki ilişki özellikle kadınlarda daha belirgin  olmaktadır. Kadınlarda psikolojik değişiklikler özellikle ergenliğe girişte, doğum sonrası  ve menopoz döneminde ortaya çıkar. Doğum sonrası ve menopoz sonrası ruhsal sıkıntıların artmasında  kanda östrojen  hormonu azalmasının etkili olduğu, ergenlik döneminde ise östrojen hormonundaki artışın neden olduğu  düşünülmektedir.

Adetlerin başlangıcında da kızlarda görülen ruhsal değişiklikler yine hormonlarda görülen değişikliklere bağlıdır.

Hipotalamustan salgılanan CRH hormonundaki değişiklikler de psikolojik değişikliklerle birliktelik gösterir.

Erkeklerde testosteron eksikliği de duygu durumunda bozukluk yapmaktadır. Hafıza, beyin çalışması ve psikoloji testosteron eksikliğinde bozulmaktadır. Seks hormonlarında (östrojen ve testosteron)  görülen bu değişiklikler beyinde serotonin azalmasından  dolayı oluşmaktadır.

 Seks hormonları ayrıca kadın ve erkek tipi davranışların oluşmasında da önemli role sahiptir.

Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olan kişilerde depresyonun fazla olması tiroid hormonları ve kan şekerinin psikolojik değişikler yaptığının bir kanıtıdır. Bu nedenle depresyondaki kişilerde hormon ölçümleri yapılmasında fayda vardır.


Tiroid hormonlarının kanımızda yüksek olması (tiroid bezinin aşırı çalışması) durumunda ise  şu  psikolojik sıkıntılar ortaya çıkar


Huzursuzluk,Sıkıntı,Depresyon,Birden öfkelenme, bağırma veya asabiyet,Kalabalık yerlerden hoşlanmama,Kötümserlik,Sabırsızlık,Aşırı hareketlilik, yerinde duramama,Gürültüye aşırı hassasiyet,Uyku problemleri,İştah bozukluğu,Bazen şizofreni,Hallusinasyonlar (hayal görme),Panik atak

Tiroid bezinin az çalıştığı tiroid bezi yetmezliğinde ise şu psikolojik belirtiler bulunabilir


İlgisizlik,Düşünme ve konuşmada yavaşlama,Unutkanlık,Konsantre olamama,Depresyon,Demans,Beyin hasarı,Panik atak

Psikolojik rahatsızlıkları olan tiroid hastalarının  teşhisinde gecikme olursa bu psikolojik  şikayetlerde düzelme olmaz.

Depresyondaki kişilerin  %10-15’inde tiroid bezi yetmezliği veya tiroid hormonlarında anormallikler vardır. Buna karşılık hipotiroidi dediğimiz tiroid bezi yetmezliği olan  kişilerde depresyon sık  bulunur ve  psikolojik tedaviye dirençlidir. 

Tiroid bezi yetmezliği olan  hastaların % 40 kadarında ve  özellikle kadınlarda depresyon  ve panik atak sık görülür.  Tedaviyle şikayetlerde azalma olmasına rağmen bazen dirençli bir depresyon yani sık nüks eden veya tekrarlayan depresyon görülebilir. 

Bu hastalarda tiroid bezi yetmezliğinin iyi tedavi edilmesi gerekir.  Bu tedavi sırasında TSH’nın 1.0-1.5 IU/L arasında olması depresyonun düzelmesine daha iyi katkıda bulunur.


Psikolojik sorunlar ile özellikle kandaki T3  hormon düzeyleri arasında bir ilişki olduğu yapılan çeşitli çalışmalarda ortaya konmuştur. Kan T3 düzeyi azaldıkça depresyon oluşması riski ve nüksü artmaktadır.


Kandaki anti-TPO antikorlarının yüksekliği ile depresyon arasında da bir ilişki vardır. Bu nedenle depresyonu olan hastalarda ve özellikle sık tekrarlayan depresyonlu kişilerde TSH, T3, T4 hormonları ile anti-TPO ve anti-tiroglobulin antikorları  mutlaka ölçülmelidir.


Bazı bilim adamları depresyonlu kişilerde “beyinde hipotiroidizm” olduğunu, yani beyinde tiroid hormon azlığı olduğunu, ancak kanda tiroid hormonlarının normal olduğunu  iddia etmişlerdir.


Kadınların %15’inde doğum sonrası depresyon görülmektedir. Buna 'Doğum Sonrası Depresyonu' adı verilir. Doğum sonrası oluşan depresyon ile tiroid hormonları  ve anti-TPO antikoru arasında  bir ilişki  olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur.


Gebeliğin ilk 3 ayında ölçülen anti-TPO antikor düzeyleri doğum sonrası depresyona girilip girilmeyeceği konusunda bilgi vermektedir. Anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlarda doğum sonrası depresyon 3 kat daha fazla görülmektedir.


Depresyonun kendisinin de tiroid hastalıklarının gelişimine katkıda bulunabildiğini  unutmamak gerekir. Stresli veya depresyondaki kişilerde Graves hastalığı denilen tiroid bezinin aşırı çalışması ile karakterize bir hastalık ortaya çıkabilmektedir.



Şahin SANDALCIOĞLU

Uzman Sosyolog-Refleksolog

+90532 297 92 35



Kaynakça: Prof.Dr.Metin ÖZATA



NOT:  Sağlık Bakanlığı tarafından 27.10.2014 tarihinde onaylanıp uygun görülen Refleksoloji tamamlayıcı tıp kategorisinde yerini almıştır.



Yrd. Doç. Dr. Gamze ŞENBURSA; ALZHEIMER, SİNÜZİT VE PEK ÇOK HASTALIKTA REFLEKSOLOJİ  UYGULANIYOR

Yapılan araştırmalarda papirüs kağıtlarında insanların el ve ayaklarına manuel olarak masaj yapıldığını gösteren belgeler ortaya çıkarıldığını dile getiren Şenbursa, Uzakdoğu toplumlarında günlük yaşamın bir parçası olan yöntemin Avrupa ve Amerika’da yaklaşık 100 yıldır yoğun olarak kullanılırken, Türkiye’de bu tekniğin son yıllarda tanınmaya başlandığını ifade etti.

BEYNE UYARI GÖNDERİLİYOR Refleksolojinin merkezi sinir sistemini kullanarak beyne uyarı göndermek suretiyle yeni hücre bağlantıları sağlayarak vücutta iyileşme süreci başlatmak olarak tanımlanabileceğini bildirdi.

 Şenbursa, ayak altında tüm organların izdüşümlerinin bulunduğunu, elle bu izdüşümlere basınç vererek beyne uyarı gönderildiğini, yöntemin merkezi sinir sistemi ve beyni ilgilendiren her türlü hastalıkta kullanılabildiğini söyledi.

 Sağlık ertelenmez, bugünkü yaşadığımız sağlık problemi her gün bir kat daha artmakta ve erken tedavi yöntemi rahat aşılır ve kalıcı tedavidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder