BELLEK
Bellek, insanların daha önceki deneyimlerini, izlenimlerini,
duyuları ve düşüncelerini anımsamalarına olanak tanıyan bilişsel bir süreçtir.
İnsanlar, edindikleri bilgileri belleklerinde saklarlar. Öğrenme ya da düşünme
yetenekleri, büyük ölçüde anımsama yeteneğine dayanır.
Örneğin bir fincan kahve hazırlama ya da caddede karşıdan
karşıya geçme gibi basit bir görevi yerine getirme yeteneği, daha önceki
deneyimleri anımsamaya dayanır. Bir sorunu çözme ya da ortada bir sorun
olduğunu fark etme de, belleğe dayanır.
Tanı olarak anlaşılmasa da nörologlar, belleğin depolama
sistemini üç şekilde tanımlar: milisaniyeler ve saniyeler uzunluğunda duyusal
bellek; saniyeler ve dakikalar uzunluğunda kısa süreli bellek ve günler ya da
yıllar uzunluğundan uzun süreli bellek.
Kısa süreli ve uzun süreli bellekte farklı depolama
mekanizmaları olduğu bilinmektedir. Sınırlı miktarda bilgi (5-10 ayrı bilgi),
kısa süreli bellekte birkaç saniye tutulabilir; bu bilgiler, uzun süreli
belleğe kaydedilmezse kaybolurlar.
Örneğin bir telefon numarasını rehberden bulduktan sonra
anımsamak için kısa süreli belleğimizi kullanırız; kısa süreli belleğimiz,
numarayı ancak telefonda çevirene kadar anımsamamıza yardımcı olur. Uzun süreli
belleğin kapasitesi geniştir; özellikle önemli olaylar gibi belirli bazı
şeyler, yaşamımız boyunca uzun süreli belleğimizde saklanabilir.
Psikologlar, belleği dört farklı kategoriye ayırır: geri
çağırma, anımsama, tanıma ve yeniden öğrenme. Geri çağırma, kişinin belleğini
zorlayarak geçmiş olayları zihninde yeniden düzenlemesidir. Anımsama,
geçmişteki olayların aktif bir biçimde hatırlanmasıdır.
Tanıma, uyarıların geçmişte tanık olduğunun saptanmasıdır.
Yeniden öğrenmeyse, daha önce unutulmuş bir şeyin yeniden öğrenilmesi
yeteneğidir; öğrenme süreci, ilk defasında daha kolaydır.
Belleğin, beynin herhangi tek bir bölgesi yerine çeşitli
bölgelerinde depolandığı düşünülür. Buna karşın beynin şakak kemiği bölümüne
uyan kısmının ortasında bulunan hipokampusle talamusun bazı kısımlarından
oluşan limbik sistem, anıların depolanmasında ve gerektiğinde anımsanmalarında
önemli bir yere sahiptir.
Beynin bu kısımlarının hasar görmesi, bir bellek bozukluğu
olan hafıza kaybına neden olur. Öğrenme ve dolayısıyla anımsama, rahimde
başlar. Ultrasonla gözlenen ikizlerde, gebeliğin 20. Haftasında el, kol veya
baş hareketleriyle alışkanlıkların başladığını ve çocukluğun ilk dönemlerine
kadar devam ettiğini göstermiştir.
Cenin, annesinin konuştuğu dili tanır; örneğin yapılan
testlerde Fransız bebeklerin Fransızca konuşan kişilere tepki verdiği
görülmüştür. Tat da rahimde öğrenilir; bebek, içinde yaşadığı amniyon sıvısını
içine çekerek ve yutarak annesinin beslenme alışkanlıklarını tanır.
Duygu da öğrenilir; araştırmalar, gebelik döneminde
depresyonda olan annelerin bebeklerinin, doğumda depresyon belirtileri
gösterdiğini ortaya çıkarmıştır.
Şahin SANDALCIOĞLU
Uzman Sosyolog-Refleksolog
GSM: +90532 297 9235
KAYNAK
Prof. Dr. David Tracey
Prof. Dr. Peter Baume
Prof. Dr. Kurt H. Albertine
Prof. Dr. Laurence Garey
Prof. Dr. Frederick Rost
Prof. Dr. Phil Waite